Gençlerin gelişimine deniz havası, tuzlu su !

(2016 Nisan ayında Gencer Emiroğlu tarafından yapılan tekne eğitimi yazısı, ”Yelken Dünyası” dergisine çıktı.)

Fethiye Körfezi sınıfımız, yaşamın simülasyonunu deniz, altı lise talebesi ve ben kulüp hocaları, disiplin, takımdaşlık becerileri, özgüven pekiştirmek, eğlenmek öğrenmek üzere bir hafta denize açıldık.

Beşi erkek biri kız altı lise öğrencim ile Dalaman Havalimanı’ndan Fethiye servisine bindik, Göcek sapağında indik. Elimizde çantalar Irmak Yatçılık’tan bir haftalığına kiraladığımız teknemizi teslim almaya gidiyoruz. Ece soruyor:

-Hocam kaptan burdan mı katılacak??

Böyle durumlarda sessiz kalırım, bakalım gruptan ne yanıt gelecek.

-”Hangi kaptan, biz bizeyiz” diye cevaplıyor Doruk. Gencer Hoca var sadece!

Ece şaşırıyor: Nasıl yani? Kaptan yok?

Konuya atlamıyorum, demiyorum ki: “şöyle belgelerim var, şu kadar bin mil seyrim var, kendi teknem, yüz tane yarışta dümencilik” deme yok… “Merak etmeyin ben herşeyi bilirim size anlatacağım” demek de yok! Bir şey söylemiyorum. Bunlar “öğrenme anları” Altın gibi değeri vardır, yaşayarak öğretmeciler kıymetini bilirler.

-”Gidelim bi bakalım, gözümüz kesmezse ortaklaşa kaptan tutarız”!

Gençlik eğitimi böyle bir şey, defalarca anlatsanız da bazı şeyleri anlamaz çocuklar, görmeleri yaşamaları lazım. Yaşayarak öğrenmeliler. Sabırla yavaş yavaş.

Ece’nin kaptan reaksiyonun altında sorumluluk bir büyükte olacak algısı yatabilir. Biz ise tersini yapmak için geldik. İstanbul’a döndüğümüzdende çocuklar arkadaşlarına eğer “biz altı kişi tekne tuttuk, herşeyi biz yaptık” dedirtebilirsem, teknede görünmez bir hayalet hoca olabilirsem yastığa başım rahat. Bu amaç için ön hazırlıklarım tamam. Herşey doğru önhazırlık, gerisi teferuat ise “check list”im tamam: 1-Ne yaptığı ne için geldiğini bilen gençler. 2-Ne yapıldığını anlayan ve destek veren ebeveyler, 3-iyi bir charter firması, 4-güvenli sular 5-20 yıllık deneyimim.

 

En büyük hazinemiz gençlerde yaıyor.Indiana Jones gibi benim işim gençlerin içinde yatan hazinleri bulupçıkarmak. Kafaca hazır olanlar zaten var. İstanbul da Tan kulağıma eğilmişti “Hocam herşeye karışmayın, biz yapalım! ”. Aslında çok şanslıydım. Gocek e gelenlerin altısı da dolu dolu gençlerdi. Ailesi ile tekne kiralayıp tatiline çıkan, gulet sahibi olan, IYK da yelken eğitimi almış olanlar. Ama hep bir yetişkinler arasında çocuk kalma durumu. Örneğin Ömer, kulübümüz üyesi olmamasına ragmen Fethiye li, babası denizcilik okulu mezunu ve ailece gulet sahibi olmalarına ragmen bu geziye gelmek istemesi ebeveylerinin olmadığı bir ortamda sorumluluk alamaya hazır olduğunun göstergesi idi. Kumanya alışveriş, su, mazot, aküler, motor, seyir, chart okuma, rota planlama wc vs vs herşey onların kararı olacaktı. Ben chart plotter gibi seyir yardımcılarından biri olmaya çalıştım. Eksiğiyle doğrusuyla kararlar verecekler ve sonuçlarını yaşayacaklar. İlk kez böyle bir deneyimleri olacak.

 

Ekibin oluşumu:

Denizcilik Kulübünde 20 lise öğrencisi ile başlamıştık ders yılının başında.. İlk gezimiz Bodrum okul gemisi ile Kasım ayında Gökova da eğitime çıkmıştık. O grubun içinden farklı sınıflardan ve şubelerden çekirdek bir kadro birbirine kenetlendi. Uymayanlar ayrıldı, yavaş yavaş öğretmen merkezli kulüp yapsından öğrenci merkezliye geçişi sağladık, bu gezi o açıdan önemli idi. Farklı sınıf ve şublerden daha önce birbirini tanımayıp bir önceki gezide liderlikleri öne çıkan üç üye Tan, Doruk ve Ece organize oldular, diğer üç arkadaşları Emre, Ömer ve Demirhanı dahil ettiler. Kim katılacak kim katılmayacak bazı durumlar yaşandı, kararlar verildi. Veliler çok destek oldular. Tek kızımız Ece geldi ve ortama çok şey kattı. Gelecek sene kız erkek oranımızı dengelensin arzu ediyoruz.

Bilimsel araştırma bulguları:

Ingiltere de “doğada eğitim” masterı yaptığım yıllarda tanıştığım akademisyen dostum Allison un Edinburg Üniversitesinde, denizde eğitime çıkan gençler üzerinde yapılan araştırmada şu bulgulara rastlamış. Araştırma iki yıl sürmüş ve üç kıtadan toplam 300 genç üzerinde yapılan testlerden elde edilmiş.

1- gençlerde özgüven ve başkalarıyla birlikta çalışma/yaşama becerileri kalıcı olarak gelişmiş.

2-gençlerin bu geziye katılmakta dile getirdikleri motivasyonlar şunlar olmuş: serüven duygusu, yeni arkadaşlar edinme, yeni yerler keşfetme, korkularını yenme. Başlangıç korkuları arasında deniz tutması korkusu, tekneye hakim olabilme ve dar alanı birçok kişiyle paylaşma endişesi sayılıyor.

3-Yapılan araştırma uluslararası olup sonuçlar her millet ve kültürden gençte benzer çıkmış.

4- Eğitim hedefleri olan “kendine güven” ve “takım çalışması becerilerinin” kazanılması için eğitim programının iyi yapılandırılmış bir eğitim olması gerekliliği var. Eğitmenin denizi bilen ama denizci kökenli değil, gençlik eğitim ve kişisel gelişim pedagojik eğitim kökenli olması tavsiye olunuyor.

Seyir eğitim müfredatı kullanarak, denize çıkıp yelken basmak, demir atmak, yanaşmakla, gençlere denizcilik öğretmiş oluyoruz. Bizim eğitimde ise deniz sadece bir araç. Ancak, öyle eğlenceli ve güçlü bir araç ki, doğru işlenirse, gençlere yaşam becerileri kazandırmayı çok güzel sağlama potansiyeli var. Takım oyunculuğu, disiplin!

 

Doğru ortaklarla yola çıkmak:

Dersanemiz Fethiye Körfezi. Çözüm ortağım Irmak Yatçılık ekibi. Böyle bir program için korunaklı sular, iyi bir tekne ve iyi bir destek ekibine sahip olmak rahatlatıcı unsurlar Ancak böyle olursa eğitmen aklı teknik ve denizcilik konularından rahat kendini program amaçlarına verebilir. Irmak yatçılık ekibi hem son derece profesyonel hem de ne yaptığımızı anlayan, kendileri de eğitme önem veren Türk bayraklı yeni tekneleri olan, hem de bıze makul şartlarda sağladıkları yeni tekneleri ile bize büyük güven ve altyapı sağladılar.

 

Velilerin desteğini almak:

Veliler çocuklarına en iyi eğitimi sağlamak için büyük özveri ile çalışıyorlar. Onları takdir ederim her zaman. Whatsapp grubu ile Doruk ve Tan ın ailesi beni sağladığım Avrupa yelkenli okul gemisi bursu sayesinde tanıyordu. Onların destek ve motivasyonuna diğer anne babalar da katılıp Yelkenciler isimli bir whatsapp grubu kurdular. Program boyunca resim ve bilgi paylaşarak seyahatimizi katmış olduk.

 

Eğitim Metodu:

Yaşayarak öğrenme metodunu bir kadran gibi düşünürsek. Göstergede üç alan var. “rahat” “stres” ve ”panik”. En iyi öğrenme “ stres” zonunda gerçekleşiyor. Panik de öğrenme olmuyor. Saatlerce dalgalarla boğuştuğumuz zaman, çocuklar ıslandı üşüdü mideler altüst olduysa ya da tuvalet tıkandı, anında tamir edemiyor “şeyler” etrafta yüzüyorsa grupta birileri için stres bölgesi aşılmış panik alanına girmiş oluyoruz Bu alanda öğrenme gerçekleşmiyor. Stres alanı yani öğrenme alanları yaratmak ise hem iyi eğitimci hem iyi denizci olmayı gerektiriyor. Stres anlarını yelken eğitim müfredatından alıp gençlik karakter geliştirme yönteminde kullanıyoruz manevralar, dümen nöbetleri, boğaz geçişleri, şamandra yakalama, denize adam düştü çalışmaları, vardiya sorumlulukları . Bizde öncelik bir teknik becerinin kazanılması değil, beceri kazanılırken gencin kişisel gelişimine katkısı. Kendi başına uzmanlık alanı olan bu konuya doğada yaşayarak öğrenme diyoruz. Türkiye de bu alanda katedilecek çok mesafe var. Eğitimde kaynaklar yarışa, okul, dersane ve üniversitelere aktığı için bu konuyu meslek edinmiş benim gibilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.

İbrenin panik zonuna yaklaştığı anlar: Doğada yaşarken ortam ders sınıfı gibi olmuyor, beklenmedik durumlara hazır olmalı ve bu durumlar olunca da onları da kontrol altında bir derse dönüştürebilmeliyiz. Örneğin Bedrı Rahmi Koyunda yeni yapılan bir restoranın dibe bıraktığı işaretsiz tonozlara çapamızın takılması. Kendi olanaklarımızla kurtaramayınca, Irmak Yatçılık ekibi geldi, ancak çıkaralım derken öyle bir dolamışız ki onlar da bir şey yapamayınca dalgıç-dondurmacı Yılmaz’la tanışmak durumunda kaldık. Bir diğer vaka İblis burnu yakınlarında camadanlı seyre ragmen aniden çıkan dalgalar ve sağnaklarla broşa çekmeler başladı. İbrenin stres zonundan panik zonuna kaçtığı anlarda önce sakin olmak, güvenliği sağlar sağlamaz bu yeni ders ortamından maden bulmuş gibi yararlanmayı becerebilmeliyiz.. Bunlar kişisel ve grup gelişimleri için paha biçilmez fırsatlar oluyor.

Günlük yaşam:

Sabah programımız toplanma, kamaralar ve teknenin neta edilmesi. Kahvaltı hazırlama vardiyasındakilerin diğerlerinden önce kalkarak kahvaltıyı hazırlamaları, diğer bir vardiya ekibi birgün önce tuttukları notlarla seyir defterini tamamlıyor ve yeni gün için gerekli verileri alıp deftere işliyor. Kahvaltıya ve yemeklere birlikte oturuyoruz. Ve hep beraber herkes masaya oturmadan yemeğe başlamıyoruz. Kahvaltı ardından bulaşık ve sonra ders seansımız. Sabah simalar temizken bir saat ders çalışıyoruz. Ne öğrenmek istediğime o gün ihtiyacımıza göre karar veriyor günlük plan için tekneyi hazırladıktan sonra yola çıkıyoruz.

Eğlence anlarımız eksik olmadı. Örganize eğlence işlerimizde lideliği Doruk götürdü. Kayıtlı müzik dinlemektense arkadaşlarına denizci şarkıları öğretti. Defterine sözlerini kaydettiği İngilizce gemici şarkılarını (chanty) hepimize ezberletti. Dingi hayatında kullanılmadığı kadar kullanıldı. Yeni uyanan doğanın ve boş koyların keyfini çıkardık. Kendi eğlencemizi kendimiz ürettik, bir nutella kavanozu konusu, Fethiyedeki pasarella, denize adam düştü çalşmaları bile yetiyordu.

 

En zor olan oturmuş davranışı silmek:

Gençler akıllı, bilmedikleri bir konuyu hemen kavrıyorlar Örneğin rüzgar gülüne bakarak yelken seyrini ayarlamak. Hiç bilmedikleri birşeyi çok çabuk kavrıyorlar. Ancak normal yaşamlarından gelen mevcut öğrenmeleri silmek, bizim müfredatta işte bu konu var. . Örneğin tertip-düzen, teknede atlamak, koşmak defalarca söylemeye rağmen tekrarlanıyor, bu konuda ilerle kaydetmekte zorlanıyoruz. Ne yapacağız? Bağırıp çağrmak bir yöntem, ders notu kırma-dispilin cezası denizde ne gezer? Haydi çıkarayım dağarcıktan. İstenmeyen bir davranışı silmek – hayatta disiplinin karşılığı- için önce o davranış konusunda farkındalık yaratıyoruz. Teknede koşanlarn başına gelen kazlardan örnekler konuşuyoruz. Ardından bir gün içerisinde kaç kere tekne içinde atlama ve koşma vakası yaşandığını sayıyor ve hep birlikte not ediyoruz. Ve her gün bu sayıyı takım hedefi olarak aşağı çekmeye çalışıyoruz.

 

Gençlerle 24 saat yaşamak:

18 yaş altında olmaları eğitmene bir sorumluluk yüklese de bu sorumluluk duygusu ile davranıp çocukları boğmamak lazım. Eğitim sistemimiz eğitmen-öğrenci ilişkisini not ve disiplin cezası korkusuna indirgediğinden çocuklar beni tam olarak nereye koyacaklarını konusunda da çok deneyimli değiller. Ancak riskler taşıyan bir ortamda birlikte disiplin sağlamalıyız. Çocuklar bana bu duyguyu başından verdikleri için aramızda güven ilişkisi oluştu. Gerek alargada bir restorana giderken, ya da bir rıhtıma bağlı olduğumuz gecelerde akşam yemeğinden sonra akşam saatlerinde serbest kaldılar. Dönecekleri saatleri söylemeleri, gelmezlerse aramaya çıkmam gerektiğini anlattım. Hiçbir sorun yaşamadık. Söz verdikleri zamanda ya geldiler, gelemedilerse arayıp uzatma istediler. Ergenlik kaçamaklarını yaptılar, sonra da anlattılar başlarına gelenleri konuştuk gülüştük Denizcilik de budur, herşeyi dozunda yapılmasını bilmek. Yapmayınca sonuçları neler olur Onu da gördük yaşadık, bu kısımlar aramızda sır.

Yaşayarak öğrenme eğitiminde eğitmen gençlerin enerjilerine uymak zorundayız. Dersaneki gibi dur sus olmuyor. Çocuklar akan bir nehir gibi, akıntıda onlarla beraber akıyoruz. Akıntı bir burnu döndükten sonra yaşvaşlar havuz oluşturur, işte bu anlar yaşayarak eğitimcinin beklemesi, gelince de kullanması gerektiği anlardır. En uygunları kahvaltı, yemek ya da bazen oluşan doğal sohbet anlarıdır. Eğitmen kafasında not aldığı konuları açmak için bu anları bekler. “Bir şey söylicem, toplantı yacağız” şeklinde sık sık akış kesilmemeli, gündem onlarla beraber götürülmelidir.

 

Amaç açık olmalı:

Program amacı katılanlar ve program ortakları olan veliler ve tekne kiraladığınız ekip tarafından açıca bilinmeli ve hedefler birlikte konulmalıdır. Örneğin kulübümüz ilk kurulduğunda senenin ilk tatili Kasım ayında Bodrum eğitim gezisine çıkmıştık. Öğrenciler Bodrum deyince eğlence sanmış, akşamları süslenip püslenip kulüplere gidecekleri sananlar olmuş. O programda davranış problemleri yaşadık. Çocuklara kızamazdık zira Bodrum un adı bu şekilde çıkmış, ikincisi okul gemisi mi var ki ülkemizde ve bizden başka eğitim gezisi kaç yerde yapılıyor? Çocuklar bunu anlamamaları normal idi. İkinici gezimiz olan Göcek te bu sorunları aşmıştık. Bodrum gezimizde telefonlar akşam toplanıp kaptan kamarasına kaldırıyor, gün boyunca kitli kalıyordu. Göcek te kuralları birlikte koyduk. Güvertede telefon yok, teknede yemek ve ders zamanlarında telefon yok.

Bunun gibi bazı ortak kurallarımız vardı. Tuvaletler ilk gezimizde defalarca tıkanırken bu kez sorun yaşanmaması öğrenmenin hızını gösteriyordu.

Program tamamlanmadan bir gün önce Fethiye de bizi misafir eden Ömer den ayrılma vaktimiz gelmişti. Veda fotografı çektirirken ve ertesi gün Ömerin yokluğunu teknede hissettikleri söylemeleri, okulda birbirinden farklı sınıf ve şubelerde okuyan gençlerin nasıl bir haftada sıkı bir arkadaşlık geliştirdiklerini gösteriyordu.

 

Eğitmenlik sınırı nerde başlar nerde biter?

Yaşayarak öğrenme eğitmeni mümkün olduğunca ön planda olmaktan kaçınır. Varlığı çok hissedilen bir eğitmen aslında işini tam yapmıyor demektir. Havuzlukta çoğu zaman çocukların manevra alanlarından uzak ölü bir noktada durmaya özen gösteririm. Gerekli seyir planını başından konuştuktan sonra ara sıra kamarama kaybolup cepten navionics den çaktırmadan takip ettiğim, hatch kapağından periskop yapıp durumu kontrol ettiğim anlar oldu.

 

Sonuçlar:

Lise talebeleri ile yelken gezisine çıkacağımı söylediğimde Boğaziçi Üniversitesi yelken kulübünü kuranlardan arkadaşım Cem Eğrikavuk “büyük cesaret!” demişti. Gezi sonunda gördük ki gençlerimiz erken yaşlarda olgunlaşmaya, hayat becerileri kazanmaya hazırlar. Hoşumuza giden bir yorum, Tolga Tozkar kaptanın teknemize çıktığında, “maşallah çocuklar cin gibi herşeye koşturuyor, hiç öyle boş oturan yok” yorumu olmuştu. Dördüncü gün İblis Burnu yakınlarında

yaşadığımız bir sert hava olayında yaptığımız takım çalışması beni öğretmen duygusundan, dünyanın her yerine rahatça beraber gideceğim bir ekibin parçası duygusuna aldı götürdü. Bir diğer vaka da son gün atık su teslim-mazot alma noktasına yanaşmak için sıra beklediğimizde oldu. Motor rölantide bekliyorduk, bir anda ince bir düdük sesi ciyaklamaya başladı, rüzgar altında rıhtıma yakın bekliyorduk Motoru kapatamazdık. Ben ne olduğunu anlayana kadar Emre havuzluktaki göstergede akü resminin yanıp söndüğünü farketmiş, bir anda çocuklar fırlayıp servis aküsü göstergesine koştular 15,8 olmuş, bütün swtch leri “on” yapıp buzdolabının kapağını açtılar Bunlar benim müdahalem olmadan kendiliğinden bir dakika içinde yapıldı.

 

Programın temelindeki felsefemiz

Her eğitmenin gençlerle ve de yetişkinlerle doğada eğitim felsefesi farklı olabilir. Benimki doğanın bir kaçış veya başkaldırı olarak görülmesi değil. “İstanbul’dan, medeniyetten kaçalım, Ege ye sığınalım, bir balıkçı kasabasında yaşayalım”, ya da “aktivist olalım, hayatımızı protesto ile geçirelim” düşünmem. Belki ileri yaşlarda evet ama gencler ve genc düşünenler için felsefem doğaya giderek enerji ve doğru davranışı toplamak, sisteme ve kendimize dışardan bakmak, ardından yeniden sisteme dönüp sistem içerisinde mücadele vermek.

Önceki öğrencilerimden biri Amerika da telefonlar için geliştirdiği bir applikasyonla ödül kazandı, bir başka öğrencim Uluslar arası bir sivil toplum örgütü kurdu geliştiriyor. Girişimci olsunlar, sürdürebilir bir medeniyet, insanlık ve dünya için her alanda liderlik yapsınlar.

Teşekkür

Programımızı “öğrenci bütçesi” gerçekleştirmemizi sağlayan tüm destekçilerimize, başta uçak biletlerimizi organize eden Nila Hanım olmak üzere tüm velilerimize, Irmak Yatçılık dost ve çalışanlarına, koylarda ikram yapan restoran sahiplerine, Fethiye limanda bir gece barınmamızı sağlayan Ömer in ailesine, kulübümüze ev sahipliği yapan Şişli Terakki Lisesine, eğitim gezilerimizi yayınlayan Yelken Dünyası dergisine teşekkürü bir borç biliriz.

 

İki öğrencimizden geri bildirim:

Daha önce deniz seyri deneyimin var mıydı? Geziye neden katıldın? Beklentilerin nelerdi?

TAN: Küçüklüğümden beri denize karşı çok büyük tutkum vardı ama yelken sevdam bu sene okulda açılan “Denizcilik Kulübü” ile başladı. Normalde bu kulübe Hazırlık ve 9.Sınıf öğrencileri girebiliyordu fakat çok istekli olup bu kulüp işleri ile ilgilenen Ayşegül hocayla aramızın iyi olması kulübe girmemi sağladı. Bu kulüp benim için çok büyük fırsattı ve ben de bu fırsatı çok iyi değerlendirdiğimi, Türkiye’deki birçok insanın hayatları boyunca yaşamayacağı bir deneyimi bu yaşta yaşamanın benim için çok büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.Nisan tatilinde yaptığımız geziden önce Kasım ayında okulumuzdan onbir öğrenci ile beraber “Bodrum” adlı okul gemisinde bir hafta eğitim aldık. Bu gezi benim üniversitede okumak istediğim bölümden, çalışmayı düşündüğüm işe, hatta yaşayacağım yerle ilgili hayallerimin değişmesine neden oldu. Bu Göcek gezisine de katılma sebeplerimden biri bu hayallere daha da yaklaşma düşüncesiydi. Diğeri ise İstanbul’un yoğun hayatından ve sınav stresinden bir haftalığına da olsa uzaklaşmaktı.

ECE: Babam 45 yılı aşkındır yelken sporu ile uğraşıyor. Daha önce bir yaz optibat da eğitim aldım ve onun dışında birkaç kere mavi yolculukta,İstanbul içinde ve Kasımdaki Bodrum kulüp gezimiznde yelken yapma şansı buldum.Ama açıkçası geçen yaza kadar çok ilgim yoktu.Geziye gitme amacım o duyguyu yaşayabimek ve daha bilgili olabilmekti.

Heyecanlı mıydın? Eğitime nasıl hazırlandın?

TAN: Bu geziyi normalde okulun yapması gerekirken birkaç aksilik nedeniyle iptal oldu ve birkaç öğrenci toplanıp gezi planını okuldan bağımsız olarak yapmaya başladık. Tabi ki Gencer hocada yardıma ihtiyaç duyduğumuz konularda bize yardım etti. Gelen altı öğrenci belli olduktan sonra Gencer hoca bize uygun bir fiyat verdi. Ben bu parayı ikiye bölüp iki ayrı tarihte toplayarak ailelerin işini kolaylaştırmaya çalıştım. Gencer hocayla okul sonrası buluşu topladığım parayı verdim. Para toplandıktan sonra başka bir arkadaşımızın annesi yardımıyla uçak biletlerimizi ayarladık. Geriye çantamızı hazırlamak ve Göcek’te bir haftalık ihtiyacımız için alışveriş yapmamız gerekiyordu. Kafamın içinde bir sürü soru vardı. Sağ olsun Gencer hoca hepsini yanıtladı ve içimi rahatlattı. Yine de heyecanım azalmadı hatta rüyamda uçağı kaçırdığımı gördüm ve normalde uyunmam gereken saatten iki saat önce uyandım daha uyku tutmadı.
ECE: Pek heyecanlı değildim çünkü tüm arkadaşlarımı tanıyordum ve neler yapıcağımızı az çok tahmin ediyordum.Tek teredütüm tek kız olmamdı. Neyse ki evde babam sayesinde bir sürü yelken eşyası vardı.Ondan çok sıkıntı çekmedim. Diğer şeylere hiç hazırlanmadım ileriyi düşünmeden o zaman yaparım kafasıyla gittim.

Program hakkında düşüncelerin neler? Beklediğin gibi miydi, ne farklı oldu?

TAN: Gezi beklediğim gibiydi zaten beklentilerimi karşılayacak düzeydeydi. Tek sorun denizdeyken zamanın çok hızlı geçmesiydi. Bir hafta bana bir gün gibi geldi. Fakat öğrendiklerimi görünce o bir haftanın aslında bir aya denk olduğunu anladım. Bu gezide öğrendiğim şeyleri kitaplardan öğrenmeye kalksam en az bir ayımı alırdı. Yaşayarak öğrenmek bu olsa gerek. Her şeyi öğrensem bile bunlar sadece bilgi olacaktı. Çok sevdiğim bir hocam “Bir saatlik deneyim elli sayfalık bilgiden daha değerlidir” demişti. Denizde yaşamak bir film ise ben bu gezide o filmin fragmanını izlemiş oldum.

ECE: Bambaşka biri olarak döndüm .Beklediğimden de güzeldi herşey, tarifsiz bir deneyim. Kasım ayındaki Bodrum eğitim gezisinden çok daha zordu.

Kendin, arkadaşların ve ortak yaşam hakkında ne düşünüyorsun?

TAN: Aynı teknede beş arkadaşım ve Gencer hocayla bir hafta geçirdim. Teknedeki yaşam alanı ortalama bir evden hatta odadan daha küçüktü. Sanki bir odada yedi kişi kalıyor gibiydik ama yine de çok rahattı. Şehir yaşamının bize ihtiyaç diye getirdiği şeylerin aslında ihtiyaç olmadığını ilk günden telefonumun bozulması ile anlamıştım. Bir haftalığına telefonsuz olmak birçok kişi için işkence gibi gözükse de aslında huzur veren bir şey olduğunu anladım. Zaten güvertede telefon kullanmıyorduk. Tekneye gelirken yanımıza ihtiyaç dışındaki şeyleri almamaya özen gösterdik. Çünkü yanımıza aldığımız her eşya teknede hem yer kaplıyor hem de düzensizliğe neden olabiliyordu. Normalde kendimi düzenli olarak bilirdim ama bu bir haftanın sonunda anladım ki o kadar düzenli biri değilmişim. Aslında bu düzensizliğimin sebebi çok fazla iş yapmak istemem bu nedenle de yaptığım işi yarım bırakıyor olmammış. Gencer Hocanın birkaç defa uyarmasına rağmen bu alışkanlığımdan kurtulmam biraz zaman aldı. Deniz yaşamına çok alışık olmadığımız için ilk günlerde düzensizliğimizin yanında diğer problemlerle de başa çıkmakda zorlandık. Fakat gün geçtikçe problemleri pratik şekillerde çözmeye başladık. Örneğin fırtına seyri yaparken baş kamaranın kapısı vidalarından çıkmıştı. Takmaya çalışırken vidanın boşa döndüğünü fark ettik ve vida deliklerini kibrit çöpüyle doldurup vidaların sıkışmasını sağlayarak kapıyı yerine oturttuk.

ECE: Öncelikle yelken yapma konusunda müthiş bir arzu var içimde bir sürü bilgi öğrendim.Kendim hakkında ise daha sabırlı oldum. Sonuçta 7 farklı insan aynı teknenin içinde 1 hafta ayrılmadan kalıyor, herkesin yapabileceği bişey değil bu daracık alanda mecburen sabırlı olmanız gerekiyor.Bir de üstüne ben tek kızdım, buna da herkesin kolay kolay sabır göstereceğini düşünmüyorum. Bulaşık yıkamak olsun tekneyi toplamak olsun her deneyim beni hayata hazırladı.

Programın okul yaşamına, ders ve sınavlarına ne gibi katkısı olmuş olabilir?

TAN: Geziden sonraki hafta Fizik, Kimya ve Biyoloji sınavlarım vardı ve YGS’ye çalışma tempomu kaybetmemek için yanıma ders ve test kitaplarımı almıştım. Fakat ilk gün dışında hiç zamanım olmamıştı. Aslında çok boş zamanım vardı ama denizi izlemek, kuşların sesini dinlemek bana daha cazip geldi. Bundan dolayı pek çalışamadım ama bu bir hafta içinde çok rahatladım ve içimdeki tüm kaygılar geçti. Bir sonraki hafta sınavlara daha rahat dinç bir şekilde girdim.
ECE: Açıkçası bir hafta boyunca içimden çalışmak gelmedi ama yine de zorundaydım.İnsan en huzurlu olduğu yerde çalışmak ister ve benim en huzurlu olduğum yer deniz. Meğer ben fark etmeden çalışmışım ve döndüğümde olduğumuz sınavda bir önceki notun 30 puan üstünü aldım.

En heyecanlandığın, en keyifli, en zorlandığın anlar nelerdi?

TAN: Bu bir haftalık gezide tüm duyguları tekrar tekrar yaşadım. Hatta Göcek’ten Fethiye’ye 25 knot rüzgârla orsa seyri yaparken 3 metrelik dalgalar tekneye baştan vuruyordu. İlk dalgalar beni çok korkutmuştu ama 5 dakika sonra alışmıştım. Artık eğlenceli ve heyecan verici olmaya başlamıştı her şey.

Son olarak bu gezinin gerçekleşmesini sağlayan ve beni tam anlamıyla yelken sevdalısı yapan Gencer hocaya (Gencer Emiroğlu), bana eşlik edip en az benim kadar eğlenen ve öğrenen beş arkadaşıma, bana maddi ve manevi destek sağlayan aileme, öğrenci olduğumuz için bize indirim yapan tüm herkese teşekkür ederim.
ECE: En heyecanlandığın an fırtınanın olduğu gündü. En zorlandığım anlar bulaşıkları denizde yıkamak,kısıtlı tualet şartları,çapamızın tonoza takılması ve gözümde oluşan alerji. En keyifli anlarım denize girdiğim ve arkadaşlarımla çay kahve içtiğim her an.