Bazıları “Vahşi doğa insanlar içindir” diyor, Göcek’in dünya çapında eşsiz 4 küçük koyunu ihale ile ‘en yüksek teklifi veren’e sunuyorlar. Oysa Göcek’inyüksek bedel ödeyenlerin pek önemsemeyeceği eşsiz özellikleri var. El değmemiş ormanları, harika bir denizi, nesli koruma altındaki deniz ve kara canlıları, betonla tanışmamış koyları, doğa ile bütünleşmiş yat mola noktaları ve bu doğayı benimsemiş, kollayan insanları… Bırakalım Göcek olduğu gibi kalsın… Çok mu zor?..Aslında tek yapılması gereken, ‘hiçbir şey yapmamak!’
Yazı: Ali Boratav
Fotoğraflar: Turgut Tarhan
Nisan ayının ilk günlerinde Göcek’teyiz. Bakkal, yat acentası sahibi, denizci, taksici, otelci, çiftçi, esnaf, tanıdık tanımadık herkes Göcek Koyları ihalelerini konuşuyor. Bir yandan: “Yürütmeyi durdurma ne demek, bundan sonra ne olur, ormancı tanıdığı ne demiş, mesirene anlama geliyor, tüm koylara yürütmeyi durdurma kararı çıkmış da Akbük için neden hala çıkmadı” gibi masum soru ve yorumlar…
Diğer yandan: “Koylara otel mi yapacaklar, ağaçlar kesilip yollar mı açılacak, koylar yat turizmine kapanır mı, ihalelere yöre dışından katılanlar mafya mı, arazi spekülatörleri mi” gibi korkutucu ve şu an için spekülatif konular…
Bir kaç hafta içinde İzmir, Fethiye ve Muğla’dan çevre örgütleriyle, Dalaman Yörük Obası’nın halkı arka arkaya gösteri ve yürüyüşler düzenledi. Dalaman’da direniş çadırı kuruldu. Kendileri de Kisse Bükü, Orhaniye, Güvercinlik, Usuluk gibi koylar için mücadele veren Datçalı, Hisarönülü, Bodrumlu çevreciler Göcek’e destek kampanyaları başlattı. Change.org’da da farklı iki imza kampanyası açıldı, Facebook’ta Göcek koyları için iki platform faaliyete geçti. Binlerce doğa ve denizsever bu platformlarda buluştu.
Ankara’da Bakanlıklar’da oturanlar çok hissetmemiş olabilir ama, protestolar bir anda tüm Türkiye’ye yayıldı. Göcek ve Dalaman’da ise konuşulan başka bir konu olduğu pek söylenemez. Burada yaşayanlar için bu paniğin ekonomik gerçekliğe dayanan bir açıklaması var. Geçtiğimiz yıllarda Özel Çevre Koruma (ÖÇK) için yapılan resmi bir araştırmaya göre, Göcek’te üretilen yıllık 210 milyon dolarlık toplam gelirin 200 milyon doları yat turizminden geliyor. Ve bugünkü karşılığıyla kıyaslandığında astronomik rakamlarla ihale edilecek olan bu küçük koyların yat turizminden kopması tüm sektöre önemli bir darbe vurur.
Göceklilerin, doğaseverlerin, denizcilerin ise kamu yönetiminden tek arzusu ve talebi var: Bırakın Göcek olduğu gibi, tamamen doğal, vahşi kalsın. Göcek Koyları’nı 30 yıldır işleten, temizleyen, orman yangınlarına karşı koruyan Yörük Aileleri’ni de buradan uzaklaştırmayın.
Eşsiz bir coğrafya ve tarih…
Göcek, Kapıdağı Yarımadası’nın doğusunda bir uçtan diğerine 15 kilometreeuzananve eni bir ile dört kilometre arasında değişen bir körfez olarak tanımlanabilir. İçinde,Göbün, Merdivenli Koy, Bedri Rahmi(Taşyaka), Yavansu, Kuyrucak, Hamam, Manastır, Sarsala koyları; Hurmalı Bük, Sıralı Bük, Boynuz Bükü ve At Bükü gibi 20’ye yakın Ege ve Akdeniz’de eşine az raslanır güzellikte koy ve bük var.
Göcek’in, açık denize yani Fethiye Körfezi’ne bakan 10 km’lik sınırında da adeta bir kale duvarı gibi sıralanmış 8-10 irili ufaklı ada bulunuyor. En ünlüleri Domuz, Tershane, Zeytinli, Yılanlı, Göcek adaları. Ve tabi Yassıcalar…
Gökyüzünden bu adalarla birlikte baktığınızda, Göcek bir körfez olmaktan çıkıyor, su deşarjı kuvvetli bir içdenize dönüşüyor.
İçdenizi çevreleyen 300-500 metre yükseklikteki tepeleri saran sedir, kızılçam, karaçam, fıstık çamı, zeytin ağaçları, çınarlar, meşeler, dere yataklarında geniş öbekler oluşturan okaliptusve bölgenin endemik günlük-sığla ağaçları muhteşem.
Kuzey sınırına yakın yerde bulunan Dikmentepe’nin1087 metrelikzirvesinden deniz seviyesine kadar inen yamaç ve düzlüklerde sandal, mersin, akçakesme, pirnal meşesi, yabani zeytin, tespih, keçiboynuzu, zakkum, melengiç ve defne gibiağaç türü ve ağacımsı bitkiler bulunuyor. Sumak, funda, karaçalı gibi çalılar; Böğürtlen, sarmaşık, laden, çayır otu, kekik ve ada çayı gibi flora türleri yer alıyor.
Kısacası, ağaçları, çalıları, tüm bir flora örtüsü ile yaklaşık 100 kilometrekarelik bu bölge, yemyeşil bir doğa harikasıdır.
Bu doğa, ayrıca önemli bir canlı çeşitliliğine de ev sahipliği yapıyor. Göcek için yapılmış özel bir çalışma bulunmamakla birlikte, “Fethiye-Göcek ÖÇK” alanında iribaşlı deniz kaplumbağası, 13 tür deniz algi,üç tür deniz çayırı, 35 tür balık, 134 tür kuş, 17 tür memeli ve sevimli şişe burunlu yunuslar yaşamını sürdürüyor.
Çok boyutlu bir tarih ve kültür mirası…
Eski çağlarda ismi Daidala olan Göcek havzası içinde bulunan Likya ve Bizans dönemi kalıntıları nedeniyle de bu alan bir tarih ve kültür mirası. Kapıdağ Yarımadası üstünde çetin doğa koşulları nedeniyle bugüne kadar arkeolojik çalışma yapılamayan üçyerleşim merkezi bulunuyor. Krya, Lisai ve İydai antik kentleri .
Denizden bölgeyi gezenlerin en kolay ulaşabildikleri tarihi bölgelerin ilk sırasında Sarsala’dan Yavansu’ya uzanan ormanlık alandaki Likya yolu kalıntıları yer alıyor. Hamam Koyu, Göbün, Domuz Adası ve özellikle Tershane Adası’ndaki Bizans ve Roma dönemlerine ait kalıntı ve eserleri tarihe meraklı olanların uğrak yerlerdir diyebiliriz. Herhalde en etkileyici olanı da, özellikle dolunayda muhteşem bir manzara oluşturan Bedri Rahmi Koyu’ndaki Likya kaya mezarları. Zaten bu tarihi eserler nedeniyle de Göcek’in önemli bir bölümü 1’inci derece Arkeolojik SİT alanı.
Haritalarda Taşyaka olarak geçen koyabugün Bedri Rahmi Koyu denmesini hem ressamın buraya olan ilgisi, hem de onun buradaki bir eseri sağlıyor… Zira, 70’li yıllarda Türkiye’de mavi yolculuk kültürünü başlatanlardan biri olan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun kayalara çizdiği ünlü balık deseni ve Azra Erhat’ın Göcek’e hediye ettiği mozaik kaplama bu koyda yer alıyor.
Dolayısıyla denizciler için Göcek’in simgesel bir anlamı ve değeri var.
Denizciler için gerçek bir rüya…
Göcek’in denizciler için pratik anlamı, dünyada eşi olmayan bir coğrafyaya sahip olması. En sert havalarda bile rüzgâra kapalı, sığınılabilecek doğal limanları nedeniyle korunaklı ve konforlu bir yat turizmi merkezi. Zaten bu nedenle, Fethiye bir yana sadece Göcek merkezde 2 bine yakın yat kapasiteli 6 uluslararası marina bulunuyor.
Göcek’in özellikle yelkenciler açısından çok önemli bir coğrafi özelliği daha var. Marmaris Körfezi’nden gelen hafif bir esinti bile tepelerin üstünden suya inerken süratini artırıyor ve yılın 365 günü yelken sporuna izin veriyor. Buna karşılık, iç deniz olma özelliği nedeniyle, dışarıda fırtına bile kopsa Göcek içinde deniz yüzeyinde ancak 20-30 cm. dalga oluşabiliyor. Bu da yelkene yeni başlayanlara güvenli bir seyir imkanı sunuyor.
ÖÇK’nın tarihi…
Bu doğa ve kültür mirası ile, ender raslanabilecek beşeri özellikleri nedeniyle Göcek Körfezi , özellikle Kayaköy-Ölüdeniz gibi doğa ve kültür miraslarıyla bilinen Fethiye ile birlikte ÖÇK alanı olarak tanımlandı. Özellikle turizmcilerin “yüksek sezon” dediği aylarda buraya akın eden yerli ve yabancı yatçılara doğayı bozmadan, dahası koruyarak hizmet vermek üzere de 1998 yılında koylarda 6 yat mola noktası kuruldu.
Boynuz Bükü, Bedri Rahmi, Küçük Sarsala, Tershane Adası, Manastır ve Göbün’de kurulan 30-40 tekne bağlama kapasiteli bu yat mola noktalarının ilginç bir tarihi var:
1979 yılında yatçılara balık ekmek vermeküzere Göcek koylarına ilk iskeleyi, vurgun yedikten sonra Kayaköy’e yerleşen Dalgıç Tahir (Özmen) kuruyor… 1982’de yine denizci Yörüklerden Kemal İlhan Manastır’da iskelenin ve mütevazı restoranının ilk çivisini çakıyor. Ertesi yıl, koylar arasında su bulunan tek yer olan Bedri Rahmi’deki tesis kuruluyor. Ardından yerli-yabancı yatçılar iskele ve taze balık keyfini, Dalamanlı yörükler deniz turizmini keşfediyorlar ve 5-6 yıl içinde koylara irili ufaklı 30’a yakın tesis kuruluyor.
Fethiye-Göcek bölgesi 1988 yılında Turgut Özal’ın özel ilgisiyle ÖÇK ilan edildiğinde tablo bu. Sonra iki önemli adım atılıyor.
Birincisi Göcek’i Akdeniz’in önemli bir yat turizmi merkezi haline getiren marinalar kurulmaya başlanıyor. Bununla paralel olarak o günlerde sahilinden keyifle denize girilen Göcek’te hızlı kentleşme başlıyor.
İkincisi de koylardaki 30 kadar Yörük ailesine bir teklif yapılıyor: “Siz, yedişer veya sekizer aile halinde birleşin ve dört yat mola noktasını ortaklaşa işletin, oraların bakımını da üslenin. Biz de İl Özel İdaresi aracılığıyla enflasyon oranında zam yapmak kaydıyla her yıl size bu koyların işletmesini verelim” deniyor.
2015’te mart ayının son günlerinde ihaleye açılan ve Göcek’te betonlaşma, ağaç kesimi, orman yangını yönünde büyük endişe yaratan Göbün, Küçük Sarsala, Manastır ve Bedri Rahmi Yat Mola Noktaları’nın öyküsü bu. Göcek’te bu dörtmola noktası dışında, iki de (Tershane Adası ve Boynuz Bükü) tapulu yat mola noktası var. Etti altı!
Göcek Körfezi içindeki bu altı yat mola noktasının Göcek Körfezi’ni bölen üç çizgiye paralel olarak üç ayrı mülki ve yerel idareye bağlı olması da ayrı bir ilginçlik. İhaleye çıkarılan dört koy Dalaman’a bağlı. Tershane Adası diğer büyük adalar ve Boynuz Bükü idari olarak Fethiye’ye, yerel yönetim açısından da Fethiye ve Göcek’e bağlı.. Kısacası, bu karmaşık yönetimli alanda asıl denetimi oldum olası Orman İdaresi ve Sahil Güvenlik yapıyor.
Denizin Yörükleri…
Peki, ihaleye çıkarılıp astronomik rakamlara yöre dışından talipleri çıkan bu 6 yat mola noktası ve burayı işleten Yörük ailelerinin korunması neden önemli?
Göcek’te 4 gün kalan yerli yabancı denizcilerikigün teknelerinde yemek pişirir, bulaşık yıkar, iki gün de bu mola noktalarında karaya çıkar yemek yerler. Kent hayatının tüm stresinden uzaklaşır, tembellik yaparlar. Bu insanlarburada karaya çıktıklarında güleryüz, dostluk görmek isterler.
Göcek’inyörüklerinin, tarihi mirasla derinlemesine bir ilgileri olmayabilir ama hiç olmazsa taşları söküp bina yapmazlarAncak,Göcek’in muazzam tabiat parkının en önemli koruyucusudurlar. Yat turizminin çöp sorununun en önemli çözümü bu yat mola noktalarıdır. Filikalarla yatçıların çöpünü Büyük Sarsala’daki Dalaman belediyesi çöp toplama merkezine bu insanlar götürür.
Daha da önemlisi ormanı ve zeytinlikleri korurlar. Her yıl en az iki ya da üç kez çıkan, çıkarılan orman yangınlarını daha ilk alevler çıktığında 20-30 kiş toplanıp söndürürler. Çünkü yıllardır bu tabiatın bir parçasıdırlar. Buralara astronomik rakamlar ödeyecek olanprofesyonel bir işletmeciden bu fedakârlığı bekleyip beklememek kadar, parayı doğadan üstün görebilecek işletme tipolojisinin yerleşmesi ve burayı tahrip etmesi de yabana atılacak bir düşünce olmasa gerek.
Her yıl sonu bu aileler çoluk çocuk deniz ve kıyı temizliği yapıyor. Bir iki tanık olduk… Denizden çıkarılan pislik içinde şişeler, aküler, otomobil lastikleri, her tür hırdavat malzemesi bulunuyordu.
40 yıldır o derme çatma yat mola noktalarında, bırakın mütevazı yelkencileri, Göcek’e dev motoryatlarla gelen dünyaca ünlü film yıldızlarını, iş adamlarını, politikacıları, sanatçıları ağırlıyorlar.Ve herkes onların sıcaklığından, dostluğundan, yardımseverliğinden memnun. Kendileri farkındalar mı bilinmez ama gönüllü bir turizm elçisi oldular.
Dolayısıyla bu insanlar Göcek’in vahşi ve doğal güzelliğinin bir parçası ve en önemli güvencesi demek de yanlış olmaz.
Sözün sonu…
Yörüklerin bir öz deyişi var: “Al çuvala kara yama tutmaz.”
Al çuval göçer Yörüklerin zıynet, giysi en kıymetli eşyalarının konduğu çuval. Çadırda yağmurdan rüzgardan uzak baş köşeye yerleştirilir, hareket halindeyken deve sırtında en emniyetli yere asılır. Mutfak kap kaçağı, hırdavat, çadır eki, ip, yiyecek gibi ikincil malzemenin taşındığı adi çuvala ise kara çuval denir.
Göcek’te bu dörteşsiz, güzel koydaki yat mola noktalarının, mesire ilan edilip ihaleye çıkarılması biraz al çuvala kara yama gibi oluyor.
İhalenin Arka Planı
Göcek’teki Göbün, Bedri Rahmi, Küçük Sarsala ve Manastır koylarındakiYat Mola Noktaları Büyükşehir Yasası ile İl Özel İdaresi’nin tasarrufundan çıkıp Orman Bakanlığı’na devredilince bir ihale açılması gündeme geldi. Orman Bakanlığı standart bir C-Tipi mesire ihalesi açtı. Bazı iş adamları ve bölge dışından yatırımcılar bugünkü rayiçlerin 36 katına ulaşan astronomik teklifler verdiler. Ama Muğla 2’inci İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararları verdi.
Peki konu kapandı mı? Hayır! Kamu yönetiminin bu tür durumlarda şartnameyi biraz değiştirip yeni yeni ihaleler açtığını biliyoruz.
O zaman ihale şartnamesindeki sorunları tartışmanın tam zamanı. Sorunlar şunlar:
- 29 yıllığına ihale açılıyor. Bu süre bu koylara yatırım yapacaklar için önemlidir. Oysa ihale şartnamesinde ek yatırım öngörülmüyor. O zaman neden 29 yıllığına? Her yıl ihale yenilensin, yat mola noktası olarak kullanmak isteyenler ortaya çıksın. Arazi spekülatörleri bu koylara heveslenmesin.
- “Mesire yeri” diye ihale açılıyor. “Mesire yeri” demek, yönetmeliğe göre daha adım atarken 4 bina demek. Bu alanlara beton dökülmesine fırsat verilmesin.
- Bu koylar yat mola noktası. Ama şartnamede iskele uzunluğu, yat bağlama kapasitesi, yatların tonajı tarif edilmemiş. İhaleyi yüksek bedel teklifiyle kazanan bütün koyu iskele ile donatır, 30 yat kapasitesi olabilecek bir koya 60 mega yat sığdırmaya kalkarsa ne olacak?
- Her ihalede ‘yeterlilik’ şartı vardır, olmalıdır. Şartnamede bu tarif edilmemiş. Yat turizminden anlamayan biri ihaleyi kazanasa ve ben “Kara turizmcisine de burayı açmak istiyorum” derse ve geçmişteki pek çok örnekte olduğu gibi Göcek’in güzelim ormanlarını yarıp yol yapılmasını isterse, konaklama tesisi isterse ne olacak? En yüksek teklif bazen bir felaket de olabilir!
Göcek’in Yörükleri….
Yıllardır Göcek gezilerimizde yat mola noktalarındaki çalışanların kendi aralarındaki konuşmalarını çoğunlukla anlamadan dinliyorum. Bana kendi lisanları bir tür Baskça gibi geliyor. Yani biraz ‘isyankar’ bir lisan.
Zaten İstiklal Harbi başlarken Atatürk de ne demiş: “Arkadaşlar! Gidip, Toros dağlarına bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiç bir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.”
Evet, bu anlamadığımız dil, bildiğimiz Türkçe’nin Yörük lehçesi… Antalya-Kalkan taraflarında tahtacı derler, yerleşiklerine Türkmen derler. Buranın yerli nüfusu bildiğimiz Oğuz Türkleri’nden gelme Yörük Boyları…
Göcek’in Yörük aileleri, Dalaman Yörük Obası’nın üyeleri. Dalaman Havalimanı’nın hemen kıyısındaki köylerinin adı da Kapukargın Köyü. Benim yaptığım araştırmaya göre, Oğuzların ‘Dış Oğuz’ da denen Bozok Kesimi’nden, Yıldız Han’a bağlı Kargın Boyu’ndan bugüne gelmişler.
Aslında Yörükler senede 365 gün yürüyen aşiretler. Osmanlı döneminden itibaren yerleşik olanlara Türkmen deniyor. Fethiye bölgesindekiler de yerleşik Türkmen aileleri. Ama Göceklilere belki bir ayrıcalık tanınabilir. Çünkü hala yaz kış Göcek’le Dalaman arasında hergün mekik dokuyorlar. Çocuklar okula gider, yat mola noktalarına alışveriş Dalaman’dan yapılır, kışın temizlik-tamirat, sonbaharda zeytin toplama… Kışları da çocuklarının okulu nedeniyle tamamen Dalaman’daki esas köylerine göçüyorlar, zira turizm yok.
Anlayacağınız Göcekli Yörükler deyim yerindeyse hala döşekleri sırtlarında yaşıyor.
Amatör bir araştırma ile öğrendiğim bu bilgileri doğru mudur diye Göbün’de işletme ortaklarından İsmail Korkmaz’a sordum. Dedi ki “Ne diyorsun? Yörüklerin tarihi mi olurmuş?”
Bir cevap veremedim tabii…
Göcek: Denizin Dertleri
Son yıllarda özellikle tarımsal alanlarda kullanılan sentetik gübrelerin fazlalaşması, hızlı kentleşmeye bağlı arıtma sistemlerinin kapasitesini zorlayan evsel atık deşarjı ve yat turizminin aşırı ölçüde artışına bağlı olarak Göcek’in deniz suyunda kirlenme başladı.
Şikayetler arttı.
Göcek havzası Türkiye sahillerinde orfoz ve lagos’un en önemli barınak noktalarından biri. Bu kirlilik aşırı ve yasadışı avlanma nedeniyle zaten nesli tehlike altında olarak kabul edilen bu balıkların popülasyonunu önemli ölçüde azaltmaya bile başladı.
2010 yılında İl Çevre Orman Müdürlüğü koordinasyonunda, Muğla Valiliği, Özel Çevre Koruma Kurulu, Göcek Belediyesi, Denizcilik Müsteşarlığı, Deniz Ticaret Odası, Liman Müdürlüğü, Sahil Güvenlik ve TURMEPA’nın ortak çalışmalarıyla yat turizminin olumsuz etkilerine karşı oldukça etkin önlemler ve düzenlemelere geliştirildi.
En önemlisi, denizin oksijen kaynağı olan ve yatların çapaları-zincirleriyle ciddi hasar gören deniz çayırlarını korumak için bir sabit demirleme sistemi kuruldu. Göcek’te 97 noktaya tonoz ve şamandıra yerleştirildi. Deniz çayırları oksijen üretimi ve ağır metalleri absorbe eden yapılarıyla deniz yaşamının güvencesi olmanın yanısıra balıklar için de bir yumurtlama ve büyüme alanı güvencesini oluşturuyor. (Bugün maalesef bakımsızlık nedeniyle bu şamandıralarda yüzde 10 civarında eksik var.)
Bunun yanısıra, yatların ağaçlara bağlanması da yasaklanarak karaya 390 demir mapa çakıldı. Asırlık çam ağaçlarını bir bilezik gibi oyan koltuk halatı işkencesi böylelikle son buldu. Ayrıca orman yangınlarına karşı Göcek koylarında başta günlük turlar olmak üzere teknelerin mangal kullanması tamamen yasaklandı.
Yat turizminden kaynaklanan katı ve sıvı atıkların toplanmasında önemli adımlar atıldı. Yat mola noktalarında çöp toplama merkezleri kuruldu. Koyları işleten ailelere bu çöpleri taşıyabilecek geniş hacimli filikalar verildi. Sıvı atıklar, TURMEPA’nın iki teknesi, Muğla Valiliği’nin bir teknesi ile denizde; belediye tesisleri ve marinalardaki sıvı atık toplama merkezleriyle karada geri toplanmaya başlandı.
1998’de çöp toplama projesini başlatan TURMEPA’nın sadece son 2 yıllık bilançosu 10 bine yakın tekneden, 8 milyon litre atık su, 4 bin 315 litre sintine ve 83 bin 443 jumbo boy torba katı atık.
Denetim arttıkça olumlu sonuçlar da artacak…