Göcek’te tam bir değişim fırtınası – YACHT Türkiye 2017

YACHT Türkiye 2017 Temmuz sayısına çıkan Sayın Ali Boratav yazısının tamamını burada okuyabilrisiniz:

2017 sezonuna adım atarken ilk gezi izlenimlerinde ‘Gökova’da değişim rüzgarları’ başlığını kullanmıştım. Ardından Göcek’te küçük bir gezi yaptık. Burada değişim rüzgarı, fırtınaya dönmüş durumda. Tüm yat mola noktaları baştan aşağı yenilenmiş. Ben biraz eski kafalı, romantik, gülü severken eline diken batmasına aldırış etmeyen bir insanım. Bu tesislerin eski hallerini de çok severdim. Ama restorasyondan geçmiş Göcek Yat Mola Noktaları’nın özellikle kadın denizcilerin – deniz severlerin büyük beğenisini toplayacağına eminim.

Haziran başında 4-5 gün amatör denizciliğimizin kraliçesi Göcek sularında seyir yaptık. Geçen ay Yacht Türkiye yazımın başlığı ‘Gökova’da değişim rüzgarları’ idi. Göcek’teki değişimi anlatmak için ‘rüzgar’ sözcüğü az gelir, tam bir ‘fırtına’ söz konusu.

Göcek mini turumuza Irmak Yachting’in Demir San isimli Bavaria 37 New Cruiser’ıyla çıktık. Geçen yıl lanse edilen iki dümenli yeni nesil bu tekneyi çoktandır test etmek istiyordum.  Hem ekonomik olması, hem de kolay kullanılabilirliği nedeniyle 37 feet tekneler özellikle yalnız denizcilerin gözdesi.

Bavaria 37 hakkındaki düşüncelerimi de kısaca paylaşacağım. Ama önce… Göcek’te değişim fırtınası…

Göcek’te ilk bahar…

Tüm Göcek’i severiz ama ilk göz ağrımız ve keyif imparatorluğumuz Göbün…

Kış aylarında Göbün ahalisinin facebook’ta paylaştıkları fotoğraflarla kapsamlı bir restorasyon çalışmasının başladığını fark etmiştim.

Hatta Muammer, Deniz, İsmail gibi dostlar yenileme ve inşaat fotoğraflarını paylaşmaya başladıklarında “Eyvah eyvah, galiba görkemli bir inşaat söz konusu” endişesine kapılıp hemen “Biz Göbün’de ayağımız denize, çakıla değsin isteriz, gökyüzüne baktığımızda yıldızları, çamların dallarını görelim isteriz, beton-plastik istemeyiz” gibi mesajlar döşenmiştim.

Demir San’a yerleşip ayaklarımızın-gözümüzün tuzlu suya değmesiyle birlikte hemen Göcek’in güney batı ucundaki Göbün’e doğru yola çıktık.

Hava çok güzeldi, güneş yeterince ısıttı. Önce Domuz Adası’nın kuzeybatı köşesindeki Uzun Ali Koyu’nda bir yüzme molası verdik. Sonra da nasıl bir yenileme ile karşılaşacağımızı bilmemekten kaynaklanan hafif bir endişe ile Göbün’ün gizli cennetine burnumuzu soktuk. Koyun dibindeki tesisleri ilk gördüğüm anda endişelerim bir tüy gibi uçtu gitti.

Gerçekten tebrikler!

Göbün Ailesi kış aylarında alışık olmadıkları kadar çalışıp çok güzel, doğayla tamamen uyumlu bir yeni tesis inşa etmiş.

Çok emek var: Tuvalet ve duşlar rıhtıma yakın bir yere alınmış, yenilenmiş. Orman Bakanlığı’nın 2015 yılı ihale şartnamesine uygun şekilde bir kapalı salon yapılmış, hemen yanına da tertemiz bir açık mutfak. Salonun önünde 6 masalı bir mini teras var.

Sanırım bu yıl, özellikle hafta sonlarında o 6 masalı terasta rezervasyon için kıyamet kopar…

Bu arada… İskele, rıhtım ve tonoz sistemi tamamen yenilenmiş. Kıyıya, rıhtımın köşesine bir küçük plaj yapılmış, kum dökülmüş. Plaj ve rıhtıma güneşlenme şezlongları, şemsiyeler yerleştirilmiş. (Özellikle  uzun deniz yolculuklarından sonra karaya biraz ayak basmayı sevenler bayılacaklar.)

Rıhtımda bağlanma noktalarına elektrik üniteleri konmuş.

Denizciler bilir Göcek’te Göbün, Manastır, Sarsala ve Tersane’de elektrik hattı yok. Jeneratör ve güneş enerjisi sistemleriyle kendi elektriklerini üretirler. Göbün ahalisine sordum “Burada herkese elektrik mi veriyorsunuz?” diye. Dediler ki, “Sadece acil ihtiyacı olan küçük teknelere verebiliyoruz. Bir motoryat yanaştı elektriğe bağladı, klimalarını çalıştırdı. Adama ‘Bizim enerji kaynağı senin klimana yetmez’ diyemiyoruz. Küçük sigorta koyduk hemen atıyor. O kadar elektriğimiz yok ki…”

Velhasıl, Göbün’de şaşırtıcı güzellikte bir yenilenme tespit ettik. Mutlu olduk.

Manastır efsaneleri…

Ertesi sabah, kahvaltımızı aceleyle tamamlayıp Göcek’in diğer yat mola noktalarını gözlemlemek üzere yola çıktık.

İlk durak olarak da körfezin dibine Manastır’a yollandık…

Manastır’da oldum olası ortaklar arasında bir huzursuzluk vardı. Geçtiğimiz yıl kooperatif kurulup da, Göbün, Sarsala, Bedri Rahmi ve Manastır’daki yat mola noktaları için MUÇEV ile 5 yıllık kontrat imzalandıktan sonra bir yatırımcı teklif vermiş, Manastır’daki hisselerin çoğunu satın almış.

Yatırımcı dediğimiz de Türkiye’nin önde gelen endokrinologlarından Prof. Dr. Mete Düren.

Manastır’daki restorasyon seviyesi konusunda müthiş efsaneler ortalıkta dolaşıyor.

Örneğin daha denize açılmadan önce MarinTürk’teki iskelede eski bir tanıdıkla karşılaştım, “Allah aşkına Manastıra bir git ve wc’ye uğra, armatürlerin altın kaplama olduğunu, ortadaki hole de büyük bir Chesterfield kanape koyduklarını söylüyorlar. Bak bakalım doğru mu?” diye ilk haberi almıştım. Göcek’te gezinirken bir denizci arkadaşla konuşuyordum, “Yaa Ali’cim, git de şu Manastır’ın ne hale geldiğini gör, olacak şey mi, deniyor ki yüzer iskeleyi mega yatlara göre yeniden düzenlemişler, iskelenin belli noktalarına da ‘Zeki Bey, Hüsamettin Bey’ diye plakalar yerleştirmişler, iskelenin bağlanma noktalarını belirli teknelere mi satıyorlar nedir” diye haberleri verdi.

Anladığım kadarıyla, bu abartılı efsanelerin ardındaki neden Manastır’da diğer yat mola noktalarına göre çok daha özenli ve rafine bir yenileme yapılmış olması. 

Hatta bu konuda da bir efsane var.  Göcekli dostlar restorasyonun titizlik seviyesini şöyle ifade ettiler; “İnşaatın başında Mete Bey’in eşi vardı. Her santimini kontrol ediyordu. Mesela duvar işçileri bir binanın 5 metre duvarını örmüşler, sabah geliyor, bakıyor ve en ufak bir hata gözüne çarparsa ‘yıkın bu duvarı yeniden örün’ diyor, dönüp arkasını gidiyordu.”

Gerçekler, gördüklerimiz ise şöyle:

Manastır Koyu yat mola noktasının ismi artık Göcek-Ayda.

Mete Bey ortağı Atilla Akalın ile birlikte Manastır yat mola noktasının hisselerinin yüzde 70’ini aldıktan sonra çok büyük yatırım yapmış. Diğer Göcek koylarında olduğu gibi burada da Orman Bakanlığı ihale şartnamesine uygun bir şekilde tüm tesis yenilenmiş. Üstelik diğer koylardan farklı olarak binalar örme taş olarak yeniden inşa edilmiş. Rıhtımdaki ahşap çardaklar son derece zevkli-modern bir görüntüde. Restorandaki masa ve koltuklar son derece modern, kaliteli. Ve evet! Efsanelerde bir haklılık payı var; wc-duş bölmesinin dekorasyonu North Shield salonunu aratmayacak seviyede.

Bu arada iyi bir çevre düzenlemesi de yapılmış. Arazideki boşluklara yeni büyük zeytin ağaçları dikilmiş. Manastır’ın bordalanan eski 3 pontonundan ortadaki kaldırılmış, dış ponton yenilenmiş ve biraz uzatılmış.

Yine efsanelerdeki gerçek payı! Tesis yeni yüzü ile hizmete açıldığı ilk günlerde iskelede tekne rezervasyonlu alanlar plaka ile belirtiliyormuş. Ama tepki gelmiş, bu uygulama hızla terk edilmiş. Biz Göcek’te iken, Boynuzbükü’nden Manastır’a su hattı yapılıyordu. Temmuzdan itibaren teknelere su ikmali de yapılabilecek kapasitede kaynak suyu gelmesi planlanıyordu.

Bu arada tesisin işletme sorumluları hala eski ortaklar Yüksel ve Mehmet Yorulmaz kardeşler. Yüksel Yorulmaz’ın kooperatif başkan yardımcılığı da devam ediyor. Dolayısıyla tesisin yerel bağı kopmuş değil. Zaten mahrumiyet bölgelerinde yerel bağı kopan bir tesisin yaşaması çok zor. Örneğin Turunçpınarlı Balıkçı Osman da tesisini tanınmış dizi yapımcısı Timur Savcı’ya sattı, ama oğlu Deniz Aydın ve deneyimli ekibi işletmeyi yönetmeye devam etmese dışarıdan gelen bir profesyonel kadronun aynı kaliteyi-istikrarı koruması çok zor olurdu.

Sarsala, Tersane…

Hızlı turumuzda ikinci durak Küçük Sarsala. Ramazan ve Sezgin de kış aylarında büyük bir değişime imza atmış. Tüm tesis binalarının yanı sıra özellikle iskele çok güzel bir şekilde yenilenmiş.

Sarsala her zaman derli toplu ve bakımlı bir yat mola noktası idi. O yüzden insan çok fazla bir şey yapılmamış gibi hissedebiliyor. Oysa tüm binalar yenilenmiş, teras düzenlemesi yapılmış durumda.

Söylentilere göre yatırım miktarı açısından birinci sırada Manastır geliyorsa, ikinci sırada Küçük Sarsala ve geçtiğimiz yıl yenilenen Bedri Rahmi (Zeytin) var. Emek gücünü büyük ölçüde aile içinde halledebildikleri için benzer yenilemeler yapılmasına rağmen yatırım miktarı açısından en sonda Göbün geliyor.

Sarsala için tek uyarım, eskiden özellikle boş zamanlarda uzun iskeleye aborda olmak bazen çok kolay bir seçenek idi. Yeni yapılan iskelede eğer büyük usturmaçalarınız yoksa bu tehlikeli olabilir. Çünkü palamar halatlarını bağlamak için iskelenin alınlığına 8-10 santim kabarıklıkta U demir yerleştirilmiş.

Bu kadar gezdikten sonra hava kötülüyordu, Göcek’ten çıkmadan önce gidelim Tersane’nin her zaman ayna gibi olan sakin denizinde uyuyalım, dedik. Hem de Göcek’teki balıkçı teknelerinin konaklama noktası Tersane’dir, her zaman taze balık ve hatta erken yaz aylarında güzel-taze-yerli karides bulunabilir.

Tersane’ye vardığımızda gördük ki, Yıldıray ve Yeşim de kış aylarında boş durmamışlar. Hem sahibi oldukları birkaç yıkık Rum evini aslına uygun bir şekilde restore etmişler. Hem de üzerinde hoplaya zıplaya yürüdüğümüz derme çatma iskeleyi sağlamlaştırmışlar, üstünü de güzel bir ahşap ile kaplamışlar.

Bu arada Tersane’de de wc-duş ünitesi rıhtıma yakın bir yere taşınmış, çok güzel bir şekilde yenilenmiş.

Yani kısacası, geçen yıl Bedri Rahmi’de yapılan yeni tesis çıtayı öyle bir noktaya çekti ki, bu yıl tüm Göcek yat mola noktalarında ciddi bir yatırım ve yenileme söz konusu.

(Tek istisna Boynuz Bükü. Orada yıl sonunda yeni sözleşmenin yapılması bekleniyor. Sonra en azından ilk etapta iskelenin yenilenmesi planlanmış.)

Üstelik Göcek’te köylere yayılan bu yatırım fırtınası, temizlik ve hizmet kalitesine de yansıyor. Bu yaz Göcek koylarında masalarda beyaz keten örtülerle karşılaşırsanız şaşırmayın.

Sanırım, artık kimse bu güzel amatör denizci mola noktalarımız için ‘Hem salaş, dökülüyor, hem de kazıkçı’ gibi hakkaniyete sığmayan eleştiriler getirmeyecek.

Ama bu kadar yatırım yapıldıysa, Göcek’te bu yıl bazı fiyat artışları da yaşanabilir.

(En azından 4 yat mola noktasının 2016’dan itibaren MUÇEV ile yaptıkları yeni kira sözleşmesi uyarınca 2015’e göre 4 kat daha fazla kira ödediklerini de hesaba katmakta fayda var.)

Daha daha ne var, ne yok?

Göceklilerle sohbet ediyoruz. Doğal SİT alanlarının yeniden tanımlanma girişimini soruyorum. Pek ilgilenen yok. “1’inci derece Doğal SİT’ler kaldırılırsa Göcek için felaket olur” diyorum.

Yanıt yerine karşı soru geliyor: “Ali Abi, 2’inci derece olursa 2B’lere imar gelir mi?”

“Ne bileyim” diyorum.

“Bakın, yeni koruma statülerini belirlemede temel oluşturacak mevcut  ‘4 Mevsim Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma’, Çevre Bakanlığı’nca da onaylanırsa tüm Göcek’te koruma derecesi 2’inci dereceye inecek. Bu ne demek biliyor musunuz? Yavansu’dan Atbükü’ne tüm koylarda sizinki gibi günübirlik tesisler yapılabilir” diye ekleyince kaşlar kalkıyor. “Olur mu Ali Abi, hep birlikte batarız” diye itirazlar yükseliyor.

Sonra kısa bir sessizlik… Derken Göcekliler’den soru geliyor: “Bu günübirlik tesis işi olmaz. Peki, sen 2B’lerin imara açılacağına dair bir şey duydun mu?”

“Nedir bu 2B merakı, nereden çıktı?” diye sorunca öğreniyorum olayı.

Meğer bu kış ve ilkbaharda, Kapıdağ Yarımadası’ndan Bedri Rahmi yamaçlarına kadar ne kadar tapulu arazi varsa, şehirli yatırımcılar dönümü 10-15 bin TL’den toplamışlar. Şimdi Göcek körfez yamaçlarının tıpkı Fethiye ve Göcek şehir yamaçları gibi 2B ilan edilip, ardından da iskana açılması gibi bir beklenti varmış. Tepelerdeki arsaların fiyatları 3 ayda 10 kat artmış.

Kim bu spekülatörler, neyi önceden haber alıp onca araziyi satın aldılar? Nasıl bir hikaye bu? Anlamak mümkün değil!

Ama bu kadar satın alma gerçekleştiyse, Göcek yamaçlarının sahil yapı kooperatifleri ve butik otellerle doldurulma riskinin ortaya çıktığı belli oluyor.

Dünya nereye gidiyor, cennet kıyılarımız nereye? Korkutucu!..

———–

Denizin üstü süpermarket dolu!

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Göcek kıyılarında üç gün dolaştık, hangi koyda dursak biraz sonra bir devasa süpermarket gemisi yanımıza yanaştı. İki zincir süpermarket ve bir de yerel gelişkin bakkal farklı boyutlarda 3 yüzer süpermarket ile deniz üstünde kıyasıya rekabete girişmiş durumda. Fiyatlar karadaki ile aynı. Süpermarket gemileri sabah Fethiye tarafından yola çıkıp akşama kadar tüm koyları turluyor. Belirli bir programları var, ayrıca telefonlarını alın. Aradığınızda bulunduğunuz yere saat kaçta geleceklerini de söylüyorlar.

Biraz göz tırmalayan bir hizmet yarışı, ama ihtiyaçlarınız olduğunda da muazzam bir hayat konforu denilebilir.

Atık alım tesisleri içler acısı!

Amatör denizcilerin başındaki bela Mavi Kart garabeti! Göcek sularında 4 gün gezdik siyah su atık tankımız ağzına kadar doldu. Gururla 110 litrelik tankı boşaltıp Mavi Kartı’mıza işleteceğiz. Öğle saatlerinde, bir marinanın mazot tankeri ve atık alım ünitesi yer alan rıhtımına yanaşmaya çalışıyoruz. Ortada tek bir Allahın kulu yok. Telsizden bağrış çağırış bir görevli yollanmasını istiyoruz. Rıhtıma yaklaşıyoruz; çıplak, zımpara gibi bir beton rıhtım. Bir koruyucu kauçuk şerit konması bile zul addedilmiş. Yollanan görevli palamar alma konusunda cahil. Baş palamarına bir asılıyor teknenin burnunu betona sürtmekten güç bela kurtuluyoruz. Bu tür hizmet rıhtımlarında adet palamarın karadan verilmesidir. “Yok mu halatınız” diyorum. Boş bir soru, yok tabii!

Marinalar sıvı atık alımı için tıkır tıkır makbuz kesmeye bayılıyor, ama hizmet kalitesi çok düşündürücü!

(Hangi marinanın olduğunu yazmıyorum, müşteri memnuniyetini önemseyen her marina kendi atık alım tesisinin standartlarını bir zahmet gözden geçirsin!)

Ne oldu tonozlara, deniz çayırlarını koruma sevdamıza?

Bundan 8 yıl önce Göcek’te sualtı oksijen üreticisi ve yavru balık sığınağı olan Akdeniz Deniz Çayırı (Posedonia Oceanica) tarlalarının bulunduğu koylara TURMEPA sponsorluğuyla  97 adet tonoz ve şamandıralı bağlantı sistemi yerleştirildi. 3 yıl önce yapılan bir bilimsel araştırmada bu tonozların 10’unun şamandırasının çalındığı, halatının koptuğu ve benzer nedenlerle işlevsiz hale geldiği saptanmıştı. Gezimizin son günü, yola çıkmadan önce kısa bir deniz molası verelim diye, Göcek Adası Güney Koyu’na girdik. “Mevsim başı, öğle vakti. Rahatlıkla bir boş tonoz buluruz” diye düşünmüştüm. Bir de koya girdik ki, harita üstünde orada bulunması gereken  6 tonozdan sadece bir tanesi sağlam kalmış. Koyda bir motoryat bağlı, ama herhalde tonoza güvenemediğinden o da demir atmış.

İyi projeler yapabiliyoruz da, neden bakımını yapamıyoruz?

Kutu…

Bavaria 37 gezgin testi: Bir yaşam konforu!

Bavaria 37 New Cruiser 2015’te denizlerle buluştu. Özellikle yalnız gezginler 37 feet tekneleri kolay yönetildiği için tercih eder.  Yelkeni kolay açılır-toplanır. Rüzgarlı havalarda yanaşma-ayrılma manevraları kolaydır. Hem satın alırken-kiralarken daha ekonomiktir, hem bakımları, sarfiyatları daha makul rakamlarla yapılabilir. Marina kiraları ehvendir.

Bavaria’nın çift dümenli yeni 37’si büyük bir yaşam konforu sunuyor. Kıç havuzlukta 4 kişi birbirine çarpmadan yaşayabilir. Yüzme platformu hem kolay açılıyor, hem dinlenme halinde büyük bir alan ferahlığı sağlıyor. Ön kabini şaşırtıcı seviyede büyük. Mutfağı rahat. Salonda kaptan masası portatif, dolayısıyla iki uzun ve rahat kanape yerleştirilmiş. 360 litre su deposu var, boyuna göre iyi bir kapasite.

7.5 tonluk hafif bir tekne. 30 BG motor ile sert havada bile 2400 devirde 6 mil sürat yapabiliyor; motor gücü yetmezliği yaşamıyorsunuz. Tornistan manevrasında dümen hakimiyeti çok iyi. 

Tüm bu yaşam konforuna karşılık performansının biraz zayıf olduğunu düşündüm. Anladığım kadarıyla gövde sürati 6.5 DM civarında. Yelken seyrinde yüzde 110’luk cenova ile düşük rüzgarda ve orsada 5-6 DM sürate kolaylıkla ulaşmamıza karşın, iyi bir rüzgarda 7 DM’nin üstüne pek çıkamadık. Buna karşılık cenova ıskota arabası kamara üstünde olduğundan iyi bir orsa potansiyeli var. Ana yelkende de Alman sistemi çift ıskota kullanılması keyifli bir trim imkanı sağlıyor. Yarışa girmeyecekseniz mesele yok.

Bazı performans ölçümlerim şöyle:

Rüzgar açısı(A) rüzgar hızı sürat

170o 8 kn 3.5DM (sadece ana yelken)

180o 10kn 4.8DM (ayı bacağı)

130o 15kn 6.8 DM

130o 18kn 7.2DM

100o 18kn 8DM

80o 18kn 7.6DM

30o 11kn 4.6DM

40o 10kn 5.5DM

45o 12kn 6.2DM